top of page

Haftasonu Kaçamaklar Serisi - III - Kartepe

  • Yazarın fotoğrafı: ozanakbas
    ozanakbas
  • 5 Şub 2019
  • 4 dakikada okunur

Eveeet, haftasonları bir yerlere kaçmanın tadını hiçbir şeyden alamayanlar için yazı serisinin üçüncüsünü de hazırladık.

Bu geziyi anlatan video da hazır!, hemen aşağıda ;)

Kar cenneti Kartepe...

Bu biraz standart kaçamakların dışında bir kaçamak oldu bizler için de. Eğer ekstrem hiking, doğa sporları, kampçılık gibi konularda deneyiminiz ve ilginiz varsa yazıyı haftasonu planı olarak ele alabilirsiniz. Ama yok ben o soğukta çadırda kalırsam sabah beni çözmek için ateşte döndürmeleri gerekir diyorsanız, bunu günübirlik bir kaçamak olarak değerlendirip, yatıyla ilgili kısımları görmezden gelebilirsiniz :)

Öncelikle şunu belirtmekte fayda var. Bu tip ağır koşullarda kamp yapacaksanız ve ilk kampınızsa yanınızda mutlaka bu konularda deneyimli/eğitimli biri olması gerekir. En güzeli (ve bizim önerimiz) ise bir toplulukla, önceden yapılmış sıkı bir hazırlık ve planlamayla bunu yapmanız olacaktır. Biz Nişantaşı Üniversitesi KADOS topluluğuyla gerçekleştirdik bu kaçamağı ve tadından da yenmedi açıkçası :)

Biraz dumanaltı olmuş sorry :)

Hazırsanız başlayalım böylesi bir yere nasıl gidilir, neler yapılır, neler yenir, içilir anlatmaya.

Cumartesi erkenden yola çıkıldı, yiyecek, içecek erzak vs alışverişi yapıldı. Ekibin yanında sac vardı, dolayısıyla buna uygun kuşbaşı sotelik etimizi bile giderken yol üzerinde aldık (ayıptır söylemesi tabii ki :) ama tavsiye niteliğinde belirtmek durumunda kaldım.)

Dağ yoluna girdikten sonra koşullar karlı ve buzluysa standart binek araçlar zincirle bile çıkamayabilir, jeep tipi araçlara bile zincir takarak tırmanışı gerçekleştirdik. Kartepe'de milli park tabelasından geçmeden hemen önce solda bir restoran var, onun önüne çekerek zincirleri taktık ve esas sorunlu kısımdan önce önlemimizi almış olduk. 4 araç ve 16 kişiydik fakat araçlardan iki tanesi yolu çıkamadı, dolayısıyla diğer ikisi iki tur in çık yaptılar. Yani kısacası aracınıza güvenmeden yola koyulmayın derim :)

Çok değil, hemen ertesi sabah...

Bütün bu çileler, soğuk, zorluk ne uğruna diyenleri bir yana koyarak, diğer yandaki bu işin tadını çoktan almış ve bağımlısı olmuş kitleye sesleniyorum. Hepsine değecek! Muhteşem bir manzara, harikulade bir kar, sessizlik, sakinlik ve inziva!

Yukarda kamp kurduğumuz alana yakın bir restoran daha vardı. Tabii restoran dediğime bakmayın, ahşap bir yapı, içi sobalı, köfte gibi ızgara şeyler de var ama esas o manzarada tabii çay, kahve, salep içmek mesele bana kalırsa. Kampçılardan kampın yarısını o sobanın başında geçirenler de oldu elbette (siz böyle yapmayın, asiti kaçmış kola içmek gibi bir şey bana kalırsa bu) ama günde bir iki çaya salebe kaçtım ben de yalan söyleyemeyeceğim.

Çadırları kurduk, alanımız dardı ve koşullarımız pek iyi değildi dolayısıyla çadırlar tek sıra halinde kuruldu. Yaptığımız hatalardan biri buydu, çadırlardan çoğuna uzakta kalmış bir ateş ve odunsuz gidildiği için güçlü tutulması zorlaşan bir ateş. Tüm kuru dallar karın 1-2 metre altında kalmış olabilir gittiğinizde, siz yanınızda yakmalık odunlarınızı bol bol götürün ;)

Olması gereken ateşin etrafına tüm çadırlar eşit uzaklıkta olacak şekilde çember bir planda yerleşmektir. Böylece çadırların en azından giriş kısmında büyük yığılmalar olmadan ve çadırı karlar kapatmadan bir kamp geçirebilirsiniz. Gece ara ara kalkıp çadırın sağını solunu da boşaltmak gerekiyor, bu durum aslında göründüğünden daha tehlikeli. Tentenin iç yüzeyine dokunan çadırın dış yüzü, içerde terleme olmasına neden olacaktır ve su içinde uyanacaksınızdır. Yani diğer bir hata çadırları çok dip dibe kurmaktı.

oops...

Fakat dediğim gibi o koşullarda en optimal çözüm yine de buydu.

Ateşinizi 7/24 yanıyor bulundurmalısınız kamp boyunca. O ateş, oradaki yaşama nedeniniz malum. Hayvanlardan bile koruyor sizi aslında. Kenarında sıcak su her daim olmalı. Acil müdahale gereken durumlar yaşanabilir. Aslında böyle kalabalık gidildiğinde bir erzak çadırı ayrıca kurmak en idealidir, böylece olası bir sürü saldırısında vesaire hayvanlar kokusunu aldıkları erzaklarla ilgilenirken size kaçma fırsatı doğabilir :) O kadar da vahşi doğaya gitmedik tabii, ama milli park da olsa hayan tehdidini her zaman göz önünde bulundurmalısınız.

Bir diğer tavsiyem geceleri ses çıkarmamanızdır. Lise ve üniversitede izcilik yaptığım yıllarda liderlerimiz bizi Çamkoru(Ankara/Çamlıdere) içinde Keltepe diye bilinen bir alana yürütüp, (dizinize kadar gelen karda öndekinin bastığı yere basarak yürümeyi kolaylaştırabilirsiniz) yere sırt üstü kendimizi bırakma komutu vermişlerdi. O pofidik karda yukarı baktığımız an gördüğümüz galaksi bütün o yürüyüşü unutulmaz bir deneyime çevirmişti. Buna benzer deneyimler kazanmaya çalışın. Kısık sesle sohbetler edilsin o ateşim etrafında, sıcak su tazelensin sürekli. Atıyorum bir saatliğine herkes fotoğraf çekmeyi/paylaşmayı bırakıp hep beraber hikayeler anlatılsın. İnanın kampı böyle yapınca tadı damağınızda kalacak.

Yılbaşının hemen öncesiydi, ağacı es geçemezdik :)

Meyveli sıcak şarap da içtik kamp ateşinin etrafında :)

Sıcak şarap yapıldı o ateşte, sucuklu yumurta yapıldı, sac kavurma yapıldı, eldiven, kıç baş kurutuldu, su ısıtılıp çay kahve yapıldı. Ama gece, günün yorgunluğundan sonra o ateşim başında sessizce oyurup ateşinn çıtırtılarında bir arkadaşı şarkısını söylerken dinlemek, belki de ateşin en güzel kısmı arkadaşlar, benden söylemesi.

İyi bir kar pantolonu, mont ve uyku tulumu da böylesi bir kampın olmazsa olmazı. Kimisi daha dirençli elbette, ama koşulların ne derece sert olacağını asla bilemezsiniz. Benim yanımda elbette çakım, düdüğüm, pusulam ve termosum da vardı.

Bu bir haftasonu kaçamağı olduğundan izcilik/dağcılık kuralları ve disiplinini sonuna kadar her şeyiyle uygulamaya tabii ki gerek yok, fakat ne olurs olsun doğada her daim uyulması gereken bazı kurallar vardır bunları anlatmam da bu yüzden.

Bu yazıdan dolayı oraya giden bir kimsenin herhangi bir hayvana ya da bitkiye zarar verdiğini bilsem mesela, ya da orada plastik bir poşet, şişe bıraktığını, ya da izmaritini göle attığını, inanın çok üzülürüm. El değmemiş, olduğu güzelliğiyle bırakılmış çok az yer kaldı memlekette, hep beraber buralara sahip çıkmak hepimizin boynunun borcu.

Ben böyle şeyleri anlatmayı daha çok seviyorum, civarda konaklama yapılacak yer çok yok sanırım, aşağıda Maşukiyede kalarak buraya günübirlik çıkabilirsiniz, bunu söyleyebilirim tabii. Fakat bu kaçamak, böyl bir kaçamaktı :)

Bizleri dahil ettikleri için KADOS ekibine sonsuz teşekkür ediyor, faaliyetlerinin devamını ve büyüyerek daha yaygın bir hale gelmesini diliyorum. Çevreye karşı bilinçli ve anı yakalamak konusunda uzmanlaşmış bu sıcakkanlı, canayakın ve yardımsever doğa gönüllülerine buradan içten selamlarımı gönderiyor ve hepsini öpüyorum.

Kulüp Başkanları Ertuğrul'un pançolarına da burada bir atıf yapmadan yazıyı tamamlayamayacağım :)

Bir sonraki kaçamak yazımıza kadar sevgiyle kalın!

Comments


"Takip Et"

Geride kalma!

Fırsatlara ve en keyifli paylaşımlara ilk sen ulaş!

  • facebook
  • twitter
  • YouTube - Beyaz Çember
  • Instagram - Beyaz Çember

© 2023 by FEEDs & GRIDs. Proudly created with Wix.com

bottom of page