Kızgınlık
- Heavenskite
- 8 Eyl 2020
- 2 dakikada okunur

Kızgınlık, Thomas Gordan’a göre ikincil bir duygudur. Yani temelde hissettiğimiz duyguları ifade edemediğimizde oluşur. Dile getiremediğimiz belki bastırdığımız, belki farkında bile olmadığımız temel duygularımız açıklanamadığında donar, buzlaşır ve bir buzdağına dönüşür. Buzdağının görünen kısmı ise dışarıya kızgınlık ifadesi olarak ortaya çıkar. Görünmeyen kısmında ise kırgınlık, üzüntü, engellenmişlik, kıskançlık, korku, kaygı, merak gibi asıl duygularımız yatar.

Öfke ise kızgınlığın daha yoğunlaşarak biriktiği yoğun ve kontrolsüz tepkilere neden olan halidir. Kızgınlık ruhumuza acı veren bir durumun sinyali ise, öfke, dile getirilmemiş kızgınlıkların toplu halde yaşanması ya da ortaya dökülmesi halidir.
İfade edilmeyen her duygunun içte birikmeye neden olması normaldir. Önemli olan bu birikmeyle oluşan kızgınlığımızla ne yaptığımızdır. Burada kızgınlıkla saldırganlığı birbirinden ayırt etmek önemlidir. Ataerkil düzen, gücü erkeğe teslim ettiği için, kızgınlık kadar saldırganlığı da erkekte görmeyi normal bir davranış olarak nitelendirmiş ve saldırganlığın erkekleri daha “erkeksi” yaptığını kabul ederek bu davranışı pekiştirmiştir. Bu nedenle erkekler saldırganlıklarını kontrol altına almayı öğrenme gereksinimi duymamıştır. Eylemler, devrimler, politik hareket ve savaşlarda kullanılan temel psikolojik taktik, toplumların kızgınlığını güdüleyerek öfkeyi harekete geçirmektir. Savaşları yapanlar da erkekler olduğuna göre kızgınlık duygusunun ateşlediği saldırganlık, erkeklerde “normalleştirilmiştir”.
Toplumun “erkekler ağlamaz” anlayışı, küçük yaştan beri erkeklerin duygularını bastırmayı öğrenmelerine ve duygularını özgürce yaşayamamalarına neden olmaktadır. Bastırılan her duygu ise kızgınlık olarak yüzeye çıkar. Agresif, her an patlamaya hazır erkekler topluluğu yetiştirmiş oluruz böylece el birliğiyle. Üzüntüyü, kırgınlığı, korkuyu ifade etmektense korkmadan, üzülmeden, kırılmadan sapasağlam duran erkeklerimiz kızgınlıklarını yaşamaktan hiç çekinmezler. Bildikleri, aşina oldukları, rahatça ifade etmelerine izin verilen tek duygu budur çünkü.
Fiziksel saldırıların yanı sıra, kızgınlık sözel saldırılarla da ifade edilebilir. Aşağılama, küçük düşürme, küfür, beddua, eleştirme gibi yöntemler kullanılabilir. Sonuçta kızgınlık, daha güçlü konumda olan kişilerin kendilerinden güçsüz gördüklerine yönelttikleri saldırganlık davranışına dönüşür. Bu davranışlar ise toplum içerisinde bir kısırdöngü yaratarak saldırganlık gören kişinin kendinden daha alt konumdakine kızgınlığını yöneltmesi ile (ego savunma mekanizması olarak yansıtmanın kullanılması) bu davranış tekrarlanır.
Kızgınlığı yapılandıran ise dışsal etkenler olabileceği gibi kişisel etkenler de olabilir. Dış etkenlerin önemli belirleyicisi ise ailemizin davranış örnekleridir. Anne ve babamızın neye ve nasıl kızdıkları, bizim de ileriki yaşamımızda neye, nasıl kızmamız gerektiğinin önemli birer örneğini teşkil eder. Kültürel olarak “ayıp” kabul edilen şeyler kendimizde kısıtlanmayla beraber kızgınlık hissini de beraberinde getirebilir. Ayıp kabul edilene karşı normalde rahatsızlık duymayacağımız halde toplumun görüşlerini önemsediğimiz için kızgınlık duyabiliriz. Kişisel etkenler ise kendi mizacımızdan dolayı çabuk parlayan ya da tepkisini yavaş hisseden kişiler olmamızdan kaynaklanır.
Kızgınlık, ruhumuzun olumsuzluğa karşı verdiği bir sinyal, “hey burada yanlış giden bir şeyler var” deme halidir. Belki korkmuş, belki kıskanmış, belki engellenmişizdir. Yapıcı olarak ifade edildiğinde bu duyguların ortaya çıkmasını ve daha nitelikli ilişkiler kurmamızı sağlar. Yapmamız gereken kızdığımızda kendimizi durup dinlememiz, asıl kızgınlığın altında yatan duyguyu ifade etmemizdir. Olay karşısında ne hissettiğimizi üzerinden çok vakit geçmeden, duyguları bastırmadan, biriktirmeden “ben dili” ile karşı tarafla paylaşmamızdır. Kızgınlıklarımızı, ilişkilerimizde yapıcı bir şekilde kullanabiliriz. Bir şeylere kızıyor oluşumuz, aslında burada önem verdiğim bir şey var demek değil midir?
Kaynak: Leyla Navaro - Bir Cadı Masalı Kızgınlık, Güç ve Cinsel Roller Üzerine
Comentarios